-Hoşgeldin. Başlayalım mı…?
-Tabi, şiir bilir misin.
-Dediğin kadar var. Ağlayabilirim sevinçten
-İki şıra.
-İki dibek kahvesi.
-Of demiştim ben hep kaybolurum böyle!
-Lütfen mektubu ve defteri unutma.
-Artık çikolata kokusu duymak istemiyorum.
-Bu kilise çok korkunç.
-Biri mi geliyo ne..!
-Anneaaaaa..!
-Bunlara çok para verdin mi?
-Yok, bi milyoncukcudan aldım.
– Aslında söylemek istediğim çok şey vardı.
-Farkındaydım.
-Beni sürekli yargılayacak mısın?
-Çok ağır laflar ediyorsun.
– Gül açılmış mı
-Sanırım ben gidince açılacak
-Gideceksin işte.
-Zaten böyle konuşmamış mıydık.
-Gitmesen.
…
-Nasıl yani.. Hiç kimseye açıklayamayız mı diyorsun?
-Tabii nasıl açıklayabilirsin ki, kim inanır.
-İşte ben inanıyorum ya, sen inanıyorsun! İşte inanıyoruz. Gitme lütfen. İnandırırım ben herkesi.
-Badem şekerlerini nasıl açıklayacaksın peki?
-Onlar zaten dişlerimi çürütüyor. Kimseye söz etmeyeceğim onlardan..
…
-Gitmesem olmaz mı?
-Olur, bal gibi de olur. Saklarım seni masanın altına..?
-Vallaha mı..
…
-Neyse…
-Haber yolla gittiğin yerlerden…
Geri bildirim: Resimli Hikâyât II – Çamurdan Kurabiye « O Eski Hücre…